İLK TABLET?!

İnsanoğlunun tabletlere olan ilgisi ilk olarak iPad ile başlamadı. Çok eskilere gidiyor aslında. Daha kağıt icat olmamışken bilgi taş ve kilden yapılmış tabletlerde saklanıyordu. Daha sonra parşomentti, kağıttı derken tabletler tarihe karıştı. Ta ki 19. yüzyılın sonlarına kadar. Aslında bu tarihte fikir tomurcuğu haline gelen elektronik tabletlerin yaygınlaşması için 21. yüzyıla kadar beklemek gerekecekti.

Tablet bilgisayarın tarihine baktığımızda iPad’den çok öncesine gitmek gerekiyor.

2010 Nisan’ına gelene kadar tablet bilgisayar hayali ile onlarca çalışma ve prototip yapılmış. Adım adım bugün yanımızdan ayırmadığımız herşeyi yapabilen elektronik oyuncaklara gelinmiştir.

Tablet cihazların atası sayabileceğimiz ilk cihaz Teleotograf ın patenti Elisha Gray tarafından 1888 yılında Amerikan Patent Ofisinden alındı. Kendisi bazı kaynaklara göre ilk telefon prototipini de yapan kişi olarak kabul edilmektedir. 1942 yılında yine dokunmatik ekran üzerine el yazısı girişinin patenti H.C.Moody tarafından alınmıştır.

Kağıda yazmanın kolaylığını elektronik cihazlarda da arayan insanoğlu ardı arkasına yaptığı buluşlarla daha masaüstü cihazlar ortaya çıkmadan tablet bilgisayarların temelini atmaya başlamıştı. 1950‘lerde Tom Dimond, Stylator dediği cihazını tanıttı. Bu cihaz kalemle elektronik bir tablet üzerine yazılan el yazısını anında tanıyan yazılımı da içeriyordu.

Rand Tablet, Alan Kay ve Stanley Kubrick

1960’lı yılların başlarına gelindiğinde Rand tablet tanıtıldı. Aslında Rand Tablet dahil bu tarihe kadar olan tüm gelişmeler elektronik bir alana özel kalemle veri girişini sağlıyordu. Gerçek anlamda tablet bilgisayarla tanışmak için Alan Kay ve Kubrick’i beklemek gerekecekti.

1960’lı yılların sonuna gelindiğinde günümüzdeki tablet bilgisayarlara ilk kez çok yaklaşıldı. İki kahraman farklı alanlarda tablet bilgisayarı tasarlayarak oda büyüklüğünde bilgisayarların kullanıldığı o günlerde dehalarını bize göstermiş oldular. Bunlardan ilki Xerox’un ünlü PARC labratuvarında bilgisayar mühendisi olan Alan Kay, diğeri dahi sanatçı Stanlev Kubric idi.

Alan Kay geliştirdiği ama asla hayata geçiremediği Dvnabook konsepti ile bugün ülkemiz başta olmak üzere birkaç ülke tarafından gündeme alınan öğrencilere tablet cihazların dağıtılması ve basılı kitap yerine bu cihazlardan kitap okumalarını sağlamak amacıyla geliştirildi.

Dynabook geniş bir ekran ve klavyesiyle tek parça olan tasarımıyla günümüz tablet bilgisayarlarına benzer bir şekle sahipti. Alan Kay hiçbir zaman Dynabook’u üretip ticari hale getiremedi ama daha sonra yıllarca çalıştığı Apple, bugün iPad ile dünyamızı değiştirdi.

Kay, 80‘lerin sonuna doğru Apple’dan ayrıldı ama Apple Newton PDA dediğimiz cihazların atası kabul edilir (ilk değildir). Alan Kay daha sonra “Her Çocuğa Bir Bilgisayar (One Laptop Per Child- OLPC)” programında danışman olarak görüldü.

 Kubrick’in Tableti

1968 yılı tablet tarihi açısından çok önemli başka bir gelişme yaşadı. Bu sefer gelişme labratuvardan değil stüdyodan geldi. Tarifsiz sanatçı Stanley Kubrick, bilgisayarların oda büyüklüğünde olduğu ve varlığının bile tartışıldığı senelerde 2001: A space to Odyssey (2011: Bir Uzay Destanı) filmi ile hayalgücünün genişliği gözler önüne serdi. Baştan sona sıradışılık abidesi olan filmde insanlık masaüstü bilgisayardan önce tablet bilgisayarla tanışmış oldu.

 

 

Tablet cihazla görüntülü olarak konuşmanın mümkün olduğunu Kubrick bize o zaman gösterdi. Son dönemde sadece Minorty Report (Azınlık Raporu) filmine takılı kalan sayın konuşmacılara bu filmi şiddetle tavsiye ediyorum.

Knowledge Navigator ve  IBM Simon 

1970‘lerde bu alanda kayda değer bir gelişme yaşanmazken 1980‘lin sonuna doğru Steve Jobs’uz Apple kayda değer ilk ürünü Knowledge Navigator’ü piyasa sundu. PDA ( Personel Digital Asisstant) cihaz kategorisinin ilk örnekleri arasında gösterilir.

1990’lı yıllara gelene kadar Go corporations ve GRID systems’ın GRIDPad’ini saymazsak IBM’in meşhur SIMON dokunmatik ekranlı cep telefonu ve kişisel asistanı Alan Kay’in Dynabook’undan ve Kubrick’in müthiş tasarımından çok uzakta olsa da elle tutulur gözle görülür bir cihaz olarak karşımızdaydı.

21. Yüzyıl Tabletleri…

2001 yılına geldiğimizde teknoloji dünyasının dahi çocuğu Bill Gates, Comdex’te Windows’un elektronik bir ekran üzerinde özel bir kalemle çalışan versiyonunu tanıttı. “Bu sınırları olmayan cihaz Amerika’da önümüzdeki 5 yıl içerisinde PC’den daha popüler olacak.” öngörüsünde bulunmayı da ihmal etmedi. Haklıydı da. Ama biraz daha süre gerekliydi. Bunu ateşleyen en büyük rakibi ve dostu (!) Steve Jobs olacaktı, hem de neredeyse 10 yıl sonra. Ama PC’den daha popüler olmasını O da göremedi. Aslında Microsoft’un stratejik hatası bilgisayarı tamamen tablete taşımaya çalışmasıydı. Onun yerine aynı işlevi yapan yeni bir arayüzle tableti farklı bir cihaz olarak sunmayı o zaman akıl etseydi, yaklaşık 10 yıllık bir kayıp yaşanmazdı.

2005 yılına geldiğimizde ise bu sefer Nokia tablet cihaz konusunda karşımıza Nokia 770 modeli ve Maemo adlı ona özel bir işletim sistemine sahip olarak karşımıza çıktı. İnternete kablosuz bağlanılabilen cihazla maillerinizi kontrol edip her türlü multimedya içeriği tüketebiliyordunuz. Burada Nokia’nın şanssızlığı kendine bir ekosistem oluşturamamasıydı. Bugün Apple, Amazon, Google (Android) gibi tablet denilince akla gelen devlerin en büyük özellikleri kendilerine bir ekosistem oluşturup bunu tüketiciye sunabilmeleridir.

Daha sonraki yıllarda PC üreticileri Windows, Axiotron ise Mac OS çalıştıracak cihazlar tanıttılar. Bilgisayardaki işletim sistemi tabletlere aktarılınca hem kullanım deneyimi çok iyi olmuyor hem de donanımsal sorunlar cihazların verimli kullanılmasını engelliyordu. Cihazların yüksek enerji tüketimleri, kısa pil ömrü yaygınlaşmasını engelleyen önemli sebeplerdendi. Kısaca tablet yine çok popüler bir cihaz olamadı.

2010 yılında Apple iPad’in lansmanını yapmadan önce iPod Touch ve iPhone ile aslında tablet cihaz kategorisinde yer almıştı. Ama ekran boyutu tam bir tablet deneyimi yaşamayı engelliyordu.

ve iPad

2010 yılının Nisan ayına geldiğimizde Steve Jobs iPad’i tanıttı. Mobil akıllı telefonlarla bilgisayarlar arasında yeni bir kategoriye ihtiyaç vardı ve bunu birkaç yıl önce popüler olan netbook’lar karşılamıyordu. Düşük performansları en büyük engeldi. İnternet, e-posta ve multimedya deneyimini en iyi derecede yaşatacak bir cihaz yıllardır hayal ediliyordu ve bunu en iyi uygulayan iPad oldu.

Özellikle 10 saatlik pil ömrü mobil internet cihazı için en önemli artı olarak yer aldı. Toplantıdan çıkan herkes şu konuda hemfikirdi; “Çok havalı cihaz ama ne işe yarayacak?” Bu sorunun cevap bulması biraz zaman aldı.

Bir sonraki yıl neredeyse cihaz üreten her firma iPad benzeri özelliklere sahip ve çoğunlukla Google’ın açık kaynak kodlu Android işletim sistemini taşıyan cihazlarını tanıttılar. İlk başlarda tablet ile ne yapacağını bilmeyen içerik üreticileri bu mobil, “Üstün teknik donanımlara sahip cihazın özelliklerini nasıl daha verimli kullanabiliriz?” sorusunu kendilerine sordular.

Aslında tablet cihazın günümüzda hızlı yaşayan insanlığın en büyük ihtiyacı olduğu anlaşıldı. 2011 yılının ocak ayında 64 cihaz üreticisi 102 tablet modelini tanıtmışlar ve üretmeye başlamışlardı.

Forrester’ın raporuna göre 2015 yılında tablet cihaz satışlarının dizüstü satışlarını geçmesi bekleniyor. Steve Jobs ilk iPad’i satışa sunduğu gün 300.000 adet sattı. Bugün sektör devleri başta olmak üzere neredeyse tüm teknoloji firmaları hergün yeni modellerini tanıtır hale geldi.

Kalem Ne Zaman İcat Edilmiştir?

Günlük yaşantımızda en çok kullandığımız eşyalardan biri şüphesiz ki kalemlerdir. Okulda, işte, evde kısaca hayatımızın her alanında mutlaka kalemlere ihtiyaç duyarız. Peki kullanımı bu kadar yaygın olan kalemler hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz? Bu yazımda kalem ne zaman icat edildi sorusunu cevaplandırıp sizlere kalemin tarihçesi hakkında bilgi vermek istiyorum.

Faber Castell 1221 HB Dereceli Kurşun Kalem 12'li Paket | Avansas

Kalemin Tarihçesi

Kalem, yazıdan daha önce icat edilmiştir. Şaşırdığınızın farkındayım ben de bu bilgiyi ilk duyuşumda şaşırmıştım. Fakat birazcık düşününce bunun çok da şaşırılacak bir durum olmadığını anlayacaksınız. İnsanlar henüz yazı yazamıyorken kalemleri kullanıyorlardı çünkü yazı olmasa da iletişimin bir şekilde devam etmesi gerekiyordu. Atalarımız düşüncelerini, duygularını işaret parmakları vasıtasıyla duvarlara resimler çizerek anlatmaya çalışmışlardır. Daha sonra işaret parmağının yerini sivri sopa ve taşlar almıştır. Sopalardan sonra kamış fırça vb. nesneler bu amaç doğrultusunda kullanılmıştır. Ardından fildişi kalemler icat edilmiş ve kalemin günümüze kadar uzanan serüveni başlamıştır.
Kaynaklara göre 1565 yılında İngiltere’de kaleme dair ilk taslaklara rastlanmıştır. Koyun işaretlemek için kullanıldığı düşünülen bu kalem taslakları, grafit kullanılarak elde edilmişti. Bunların dışında Antik Mısır ve Roma’nın da kalem ya da kaleme benzer nesneler kullandığı bilinmektedir.

Kalem Ne Zaman İcat Edildi?

Yazının başında da dediğim gibi tarihte kaleme benzer, kalemle aynı görevi görmesi amacıyla birçok ürün kullanılmıştır. Fakat modern kalem 1795 yılında icat edilmiştir. Fransız ressam Nicholas Jacques Conte ve Avusturyalı mimar Josef Hardtmuth günümüzde bilinen kalemi icat etmişlerdir. Nicholas, insanların yazı yazmak ya da çizim yapmak için çok zorluk çektiğini fark etmiş ardından insan hayatını kolaylaştıracak bir ürün üretme girişimine başlamıştır. O dönem Napolyon’un ordusunda subay olarak görev yapan Nicholas, kil ile toz grafiti karıştırıp fırına atmış bu işlem sonucunda da kalemi keşfetmiştir.

Kalem Markaları

Kalem Nasıl Yapılır?

Kalemin tarihçesi hakkında yeterince bilgi verdiğimi düşünüyorum. Şimdi biraz da kalemin yapım aşamalarından bahsetmek istiyorum.
Dolma kalem, kurşun kalem, tükenmez kalem gibi birçok kalem çeşidi vardır. Ben kurşun kalem nasıl yapılır sorusunu cevaplandıracağım.
•Kurşun kalemin ana malzemesi grafittir. Grafitin toz olması gerekir. İlk olarak grafit toz haline getirilir.
•Balmumu, kil vb. kimyasal maddeler ile toz grafit karıştırılır ardından üzerine de su eklenerek macun kıvamında bir karışım elde edilir.
•Bu macun, ince uzun bir ip gibi olması için dar bir delikten sıkılarak çıkarılır. İp halinde grafit macunu kalem boyutunda kesilip kurutulur.
•Kalem yapımında genelde sedir ağacı kullanılır. Sedir ağacından kalem uzunluğunda parçalar kesilir ve bir takım işlemlerden geçirilir. Ardından kalem ucu diye tabir ettiğimiz kurumuş grafit macununun, bu suntaların içine konulması için delik açılır.
•Sedir ağacından elde edilen suntaların üzerine zamk çekilir. Bu işlemden sonra bir makine yardımıyla grafit çubuk ahşabın içine yerleştirilir.
•Zamklanmamış ve üzerinde olukları bulunan diğer suntalar, içinde grafit çubuk bulunan zamklı suntalarla birleştirilip preslenir.
•En son işlem olarak eğer suntalar kalem boyutundan büyükse bir makine suntaları olması gereken boyutta keser ardından da kalemlere altıgen desenini verir. Başka bir makine de kalemleri istenen renge göre boyar.

Bilgisayar Nedir ve Mucidi Kimdir?

Tarihteki icat edilen ilk bilgisayarın abaküs olduğu veya 1622 senesinde William Oughtred’in icat ettiği söylenebilir. Ancak günümüz bilgisayarlarına benzeyen ilk örnek Fark Makinesini, İngiliz matematikçi olan Charles Babbage tarafından 1833-1871 seneleri arasında tasarlayarak çalıştırmayı başarmıştır.

İlk bilgisayar 1833-1871 seneleri arasında Charies Babbage tarafından üretilmiştir. Charles Babbage ürettiği bu prototipi 1870 senesine kadar geliştirilmiştir. Mucit Charles Babbage sayıları ekleyip çıkararak işlem yapan Difference Engine üretmiştir. Üretmiş olduğu bu fark makinesini birleştirmek yerine çok daha geliştirme hedefiyle bilgisayarı üretmiştir. Charies Babbage’in üretmiş olduğu bu cihaz toplama-çıkarma vb. basit işlemleri gerçekleştiren bir bilgisayardı. Günümüz bilgisayarlarının ilk üretimine bakıldığındaysa ilk dijital bilgisayarlar 1945 yılında üretilmiştir. Böylece bilgisayarlar tarihte büyük bir yol kat ederek günümüze kadar gelmeyi başarmıştır.

Bilgisayar ve Laptop Alırken Dikkat Edilmesi Gerekenler

Bilgisayar Nedir Çok hızlı işlem yapma özelliğine sahip, büyük bilgileri çok küçük alanlarda saklayabilen ve istendiğinde bu bilgilere çok kısa zamanda ulaşabilen, elektrikle çalışan elektronik bir cihazdır. Program çalıştırmaya yarayan bir makine de denilebilir. Bilgisayarlar ayrı işlevleri olan bir çok parçadan meydana gelmiştir ve bu parçaları yönetmek bilgisayarda bulunan özel programlar vasıtasıyla gerçekleşir. Bu programlara “İşletim Sistemi” adı verilir.

Bilgisayar Kaç Bölüme Ayrılır?

Anlaşılacağı üzere, bilgisayar ve işletim sistemi ayrılmaz bir bütündür. Bu sebepten biz bilgisayarları iki bölümden inceliyoruz; Bilgisayardaki elektronik parçaların tamamına “Donanım”, bilgisayarda kullanılan programların tamamına da “Yazılım” diyoruz.

Bilgasayarlar Kaç Temel Birimden Oluşur?

Bilgisayarlar “Temel Birimler” adı verdiğimiz 4 ana sistemden oluşur.

Temel Birimler

  1. Sistem Birimi (Kasa)
  2. Monitör (Ekran)
  3. Klavye
  4. Mouse (Fare)

Bilgisayar Donanımı Kaç Bölümden Oluşur?

Bilgisayar donanımı, iç ve dış olmak üzere iki bölümde inceleniyor. İç donanım temel birim olan sistem biriminin (kasa) içerisinde yerleşik bulunan parçaların (ekran kartı, işlemci, ram vb.) tamamıdır. Dış donanım ise, dış ortamda bulunan (yazıcı, monitör, klavye vb.) parçalara denir. İsterseniz iç ve dış donanım parçalarını tek tek ele alalım ve ne işe yaradıklarını anlatalım:

İç Donanımlar

Mainboard (Bilgisayar Anakartı)

Bilgisayara bağlı bütün parçaların yönetimi, bilgi alış verişinin yapılmasını sağlayan donanım aracıdır. Bütün araçlar direk veya dolaylı (kablo) olarak bu donanım aracına bağlıdır.

CPU (Bilgisayar İşlemcisi)

Bir zaman biriminde yapabileceği güçtür. (Örnek; P4 1800 denilen işlemci saniyede bir milyar sekiz yüz milyon işlem yapabildiğini gösterir. İşlemcilerin ömrü milyon saat olarak ifade edilir.1 milyon saat, 114 yıl olduğuna göre işlemciyi epey kullanacaksınız demektir. Fakat gerçek hep böyle değildir. İçinde bilgi tutan ve transfer işlemi yapan transistör devreleri su molekülünden ince olan işlemciye kazara girebilecek bir toz zerresi, bir sokağa yandaki 10 katlı binanın çökmesi gibi bir enkaz yaratacağı için işlemci biraz erken ölebilir.

Ram (Ön Bellek)

Bilgisayarın veya bir programın çalışması esnasında görev alan işlemci bu işlemler için gerekli bilgileri ve işlemi yaparken bulduğu sonuçları bir kenarda tutmak zorundadır. Bu geçici kayıt ortamına bilgisayarın hafızası denir. Dolayısıyla bir bilgisayardaki hafıza ile bilgisayarın hızlı çalışması doğru orantılıdır. Günümüzde kullanılan RAM kapasiteleri 64-128-256-512-1024 Mb olarak bulunur.

Harddisk (Kapasite)

İşlemcinin Not defteridir. Bilgisayarlar da yapılan işlemlerde kayıtlı olarak kalınması istenilen bilginin saklanabildiği ortamdır. Dolayısıyla kapasite ne kadar fazla olursa saklanabilecek bilgi de o kadar fazla olacaktır.

VGA (Bilgisayar Ekran Kartı)

Bilgisayarda yapılan işlemlerin monitör vasıtası ile görüntülenmesini sağlayan donanım aracıdır.

Bilgisayar Diğer İç Donanımları

Bu iç donanım aygıtları bilgisayarımızın çalışmasını engellemeyecek, yardımcı araç ve özel amaçlı kullanım parçalarıdır.

Sound Card (Ses Kartı)

Sevdiğiniz bir sanatçının Cd’si mi var? veya güzel bir film mi buldunuz arkadaşınızdan? ve tabi bilgisayarınıza cd’yi yerleştirdiniz ve uygun program ile cd’nizi çalıştırdınız. Olay bu noktadan sonra başlıyor. Bilgisayarın işlemcisi, Cd-Rom okuyucu tarafından okunan 1/0 parametrelerini işlemci üzerinde değerlendirip anakart üzerinden ses kartına ses birimi olarak gönderir. Ses kartına bağlı olan hoparlörlerimizden ses çıkışını almış oluruz. Kısacası ses kartımız ses dosyalarının hoparlörümüzden çıkmasını sağlar.

Floppy Disk (Bilgisayar Disket Sürücüsü)

Bilgisayarların icadıyla birlikte geliştirilmiştir. Amacı ise çok basittir. Bilgisayarımızda sakladığımız verilerin yedeklenmesi veya başka bir bilgisayara veri aktarmak için kullandığımız sürücü araçlarıdır. Disket sürücüleri için günümüzde 3,5”lik 1.44 mb (megabyte) kapasitesinde disketler bulunur. Transfer işlemleri veya yedekleme bu disketler ile gerçekleştirilir. Anlaşılacağı üzere disket sürücülerinin hem bilgiyi okuma hem de yazma özelliği vardır.

Cd-Rom (Cd Sürücüsü)

Günümüzde sanatçılarımızın çıkardığı albümleri daha dayanıklı ve kaliteli müzik dinlemek amacı ile kasetleren cd’lere geçiş yaptıklarını hepimiz biliyoruz. Bu biraz da teknolojiye ayak uydurmak zorunda olduklarından kaynaklanıyor. Çünkü artık herkesin evinde veya iş yerinde Cd çalarlı müzik seti, VCD, veya bilgisayar var. Elinizde böyle bir cd varsa yapmanız gereken cd’yi bilgisayarınızdaki cd-rom’a yerleştirip uygun programı çalıştırmak. Cd-Rom’ların kullanım amacı Cd’ler içindeki bilgiyi okumaktır. Okumaktır diyoruz, çünkü cd’ler üzerine Cd-rom ile bilgi yazmak mümkün değildir

Cd-Rw (Bilgisiyar Cd Yazıcı)

Günümüz teknolojisi donanım olarak ilerledikçe yazılım olarak da hızla ilerlemiş ve yeni programların data (veri) dosyalarının kapasiteleri de büyümüştür. Dolayısı ile insanoğlu büyük kapasitedeki dosyalarını disketlere sığdıramaz hale gelmiştir. Yeni arayışlarla boş cd’lere bilgi yazma ihtiyacı Cd-Rw’lerle giderilmiştir. Bir kıyaslama yapmamız gerekirse;

Bir Disketin kapasitesi 1.44 mb (megabyte) demiştik. Bir Cd’nin kapasitesi ise 486 katı daha fazla bilgi alabilmektedir. 650-700 Mb. (Megabyte). Disketler defterlere, Cd’ler kitaplara benzetilir. Defterinize hem yazı yazar, aynı zamanda yazdıklarınızı okuyabilirisiniz. Ancak Kitaplara yazı yazamazsınız, yapabileceğiniz tek şey okumaktır.

Tv Kartı

Adından da anlaşılacağı üzere, bilgisayarımızdan televizyon seyretme imkanı sağlayan donanım aracıdır. Tv kartının normal televizyonların kullanımından bir çok avantajı vardır. Bu avantajlardan biri, sevdiğiniz veya seyretmeyi çok isteyip seyretme zamanı bulamadığınız bir programın bilgisayara kaydetme imkanıdır. Bu şekilde kayıt ettiğiniz bir programı istediğiniz bir zamanda tekrar seyredebilirsiniz. Bir başka avantajı ise bazı şifreli programları özel programlar vasıtasıyla izleme imkanıdır.

Fax Modem

Günümüz koşullarında internet kullanmayan kullanıcı hemen hemen kalmamıştır. Evet, internet bağlantısı yapmak istiyorsanız bilgisayarınızda fax modem denilen donanım aracına ihtiyacınız var demektir. İnternetin kullanımı hakkında detaylı bilgiyi yazılımlar bölümünde anlatacağız.

Ethernet Kartı

Birden fazla bilgisayar kullanan ticarethaneler bir bilgisayarı yönetici(ana bilgisayar) olarak kullanıp, diğer bilgisayarları eleman (terminal) olarak kullanırlar. Böylelikle bilgilerin tek bir bilgisayarda birikmesini veya internete bağlanılıyorsa bir telefon hattını kullanarak bir çok bilgisayardan aynı anda internete girme olanağı sağlanmış olunur. Zaten internet cafelerinin de çalışma mantığı bu şekildedir. İşte bu anlattığımız bilgisayarlar arası bağlantıyı sağlayan donanım aygıtına “Ethernet kartı” denir. Tabi iki makineden daha fazla bağlantı yapılacaksa ‘hub’ dediğimiz ve dış donanımlarda inceleyeceğimiz donanım aracının (dağıtıcı) da olması gerekir.

Bitcoin nedir?

Bitcoin nedir? Bitcoin ile ilgili bilgiler

Bitcoin nedir?

Bitcoin 2009 yılında Satoshi Nakamoto tarafından deneysel olarak başlatılmış, herhangi bir merkez bankası, resmi kuruluş, vs. ile ilişiği olmayan, ancak ülkelerin para birimleriyle alınıp satılabilen, herhangi bir üçüncü parti hizmetine aracı kurumuna gerek kalmadan transferi yapılabilen bir tür dijital para birimidir. Küresel piyasalarda, Dolar ve Euro’ya alternatif olarak lanse edilen Bitcoin’in sembolü ฿, kısaltma ise BTC‘dir.

22 Temmuz 2013 tarihi itibariyle dolaşımdaki Bitcoin’lerin toplam değeri 1.2 milyar dolar seviyesindeyken 4 Haziran 2014 tarihi itibariyle bu değer 8.2 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır.

Bitcoin nasıl üretilir?

Bitcoin üretim aşaması için mining yani madencilik tabiri kullanılıyor. Aslında madencilik denilen şeyi, bilgisayarınıza oynattığınız bir şans oyunu ya da rakamlardan oluşan bir saman yığınında, yine rakamlardan oluşan bir iğne aratmak gibi düşünebilirsiniz. Burada her bir yaptığınız arama hamlesini de işlemci gücünüzle doğru orantılı olduğunu varsayın. Bu durumda bu işe ne kadar çok işlemci gücü yatırırsanız, saman yığınında bir iğne bulma olasılığınız o kadar artacaktır.

Bitcoin nasıl kullanılıyor?

Bitcoin için öncelikle sanal cüzdan oluşturmak gerekiyor. Bu sanal cüzdanınızı cep telefonunuzda, bilgisayarınızda oluşturabileceğiniz gibi internet üzerinde bulunan web servislerinden de yararlanabilirsiniz. Kişi başına cüzdan sınırı bulunmuyor. Dilediğiniz kadar cüzdan oluşturabilirsiniz. Üstelik oluşturacağınız cüzdan için özel bilgilerinizi vermenize de gerek yok. Oluşturacağınız bu sanal cüzdan ile para alabilir, para gönderebilir hatta alışveriş bile yapabilirsiniz.

Bitcoin sisteminde yapılan ödemelerin doğrulanması için açık anahtarlı şifreleme (asimetrik şifreleme), noktadan-noktaya ağ bağlantısı ve proof-of-work gibi teknolojiler kullanılıyor. Bitcoinler ödemeyi yapan adresten alıcı adrese şifrelenmiş olarak imzalanarak gönderilir. Her işlemin ağa duyurulumu yapılır ve blok zincirinde yerini alır. Böylece eklenen bitcoinler birden fazla kere kullanılamaz. Bitcoin bu teknolojileri kullanarak, herkesin kullanabileceği hızlı ve son derece güvenilir bir ödeme ağı sağlamaktadır.

Bitcoin güvenli mi?

Bitcoin belli başlı protokollere tabidir. Bu protokoller çerçevesince yaptığınız her işlem şifrelenir. Aynı zamanda Bitcoin yapı itibariyle sağlam bir işlem kayıt hafızasına sahiptir. Cüzdanınızın şifresini çaldırmanız ya da bilgisayarınızın hacklenmesi gibi kullanıcı hatası ya da dikkatsizliği sonucu oluşan durumlar dışında sistemin güvenlik sorunu bulunmamaktadır. Bu durum cüzdanınızı ya da kredi kartınızı kaybetmekten ya da çaldırmaktan farksızdır. Bitcoin kriptosu gereği aynı paranın iki kez harcanması mümkün değildir. Paranın size ait olduğunu ve daha öncesinde başka birisine gönderilmediği, işlem öncesinde sistem tarafından teyit edilir. Bu nedenle kontrolsüz bir şekilde, hileli yollarla Bitcoin yaratıp satmak mümkün değildir.

Bitcoin kullanmanın avantajları

  • Enflasyona sebebiyet veren etkilerden biri de tedavüldeki reel para arzlarındaki artıştır. Tedavüldeki para arzının artması doğru orantılı olarak enflasyonu da arttırır. Ancak bu sistem Bitcoin için geçerli değildir. Çünkü Bitcoin sistemi, sonu olan bir sistemdir. Teknik tasarımı itibariyle maksimum 21 milyon adet Bitcoin üretilebilir. Dolayısıyla Bitcoin’in enflasyon riski çok düşüktür.
  • Reel para birimlerinin çöküşü, hükümetlere bağlı yaşanan hiperenflasyonlardan kaynaklanır. Bitcoin sistemi de herhangi bir hükümete bağlı olmadığı için, çökme riski oldukça düşüktür.
  • Kredi kartı veya PayPal gibi ödeme sistemlerinin kullanıldığı klasik online işlemlerde satıcı tarafından bakılırsa; alıcının parasını geri talep etmesi durumunda 3. şahıs servislerini kullanmak gerekiyor. Bu aşamada güvenlik tehlikeye girebiyor ve olay karmaşık bir hale dönüşebiliyor. Bitcoin’de ise geri talep etme gibi bir sistem olmadığı için bu tarz bir güvenlik sorunu da haliyle yaşanmıyor.
  • Milyarlarca dolar değerindeki bitcoin’lerinizi küçük bir hafıza kartında bile taşıyabilirsiniz. Bunu nakit para ile ya da başka bir sistem ile yapmak neredeyse imkânsız.
  • Bitcoin sisteminizdeki mali kaynağınızın ne kadar olduğu ya da hesabınız hakkındaki diğer bilgiler, hükümetler de dahil olmak üzere hiçkimse tarafından bilinemez ve takip edilemez.

Bitcoin kullanmanın dezavantajları

  • İzinin sürülemez olması, suçların rahat rahat işlenebilmesi anlamına geliyor. Uyuşturucu gibi yasal olmayan maddelerin satılması tarzı durumlar için bitcoin teknolojisi oldukça uygun bir ortam hazırlıyor.
  • Bitcoin sisteminde kaybettiğiniz bitcoinleri, ya da ele geçirilen bitcoin cüzdanınızı geri almak için kullanabileceğiniz bir mekanizma yok. Bunun önüne geçebilmek için izleyebileceğiniz en iyi yöntem, Bitcoinlerinizi internet bağlantısı olmayan harddisk’lerde saklamak olacaktır.
  • Taşıdığı risklerden dolayı Bitcoinlerinizi bir ürün satın alır gibi alamıyorsunuz. Bitcoin satın almak veya bitcoinleriniz satmak için birçok servis bulunuyor ancak bunu gerçekleştirmek o kadar da kolay değil. Her geçen gün geliştirilmesine rağmen (Bitcoin ATM’leri açılmaya başlandı), işler reel para birimlerinde olduğu kadar kolay ilerlemiyor.
  • Ödeme sistemi olarak Bitcoin sisteminin de kullanıldığı çok fazla yer yok. Her ne kadar gelişim aşamasında olsa da, şu anda bitcoin genellikle yatırım amaçlı kullanılıyor.

Güncel bitcoin değeri nedir?

Kripto para piyasalarının en yüksek hacimli birimi Bitcoin, 61,683.86 dolarlık yeni zirveden, 53,000 dolara kadar sert düştükten sonra, piyasalara gelen alımlarla yeniden yükselerek 59,000 doların üzerine kadar çıktı ve bu düzeylerde hareket ediyor.

Dünyadaki İlk Film

Dünyanın ilk sinema filmi, Fransız Lumiere Kardeşler tarafından çekilmiştir diye kabul edilir.

lumiere brothers, sinema tarihi, ilk sinema filmi, dünyanın ilk sinema filmi

İlk sinema filmi tren istasyonlarıyla ilgili bir belgesel filmiydi. Belgeselin ilk gösterimi Garden Cafe isimli bir yerde, 33 kişiden oluşan bir izleyici topluluğuna 28 Aralık 1895 yılında yapıldı. Bu gösterim sırasında 17 kısa film daha gösterilmiştir. “Fabrikadan Çıkan İşçiler” yine bu kısa filmlerden biriydi. Bu yeni icadı izleyenlerin çoğu, Lumiere Kardeşlerin yaptığının bir sihir olduğunu düşünüyordu. Efsaneye göre filmi izleyenler, trenin ekrana doğru geldiği sahnede çığlıklar atıp salondan kaçmaya çalışmışlar.

 

Bioskop’un mucitleri Max ve Emile Skladanowsky, gösterimden bir ay önce (1 Kasım 1895) para ödeyen bir topluluğa hareketli görüntü sunumu yaptıkları halde, sinema tarihçileri Lumiére kardeşlerin Grand Café’deki sunumlarını sinemanın gerçek doğuşu olarak kabul ederler. Çünkü Skladanowsky kardeşlerin çift sistemli film yansıtıcıları oldukça kullanışsızdır ve yerini kısa sürede sinematografa bırakmıştır.

İlk senaryolu gerçek film ise 1902 yılında Georges Méliès tarafından çekildi. Le Voyage Dans La Lune ( Aya Yolculuk) adlı film, Ay’a seyahat etmek isteyen bir grubun hikayesini anlatır ve tarihin ilk sinema örneği olarak kabul edilir.

19. yüzyıla kadar hareketli resimler tamamen görsel bir sanat olmasına karşın ilk sessiz filmler kamu tarafından beğenildi. 20. yüzyılın başında filmler öyküsel bir yapı geliştirmeye ve kamera hareketleri filmin hikayesini daha etkili kılacak şekilde uygulanmaya başladı. Filmler sessiz olduğundan, salon sahipleri filmdeki hikâyenin geçiş şekline göre müzik üretecek bir piyanist veya orkestra kiralamaya başladılar. 1920’lerin başlarında çoğu film için bu amaçla hazır müzik listeleri oluşturuldu.

İlk renkli film olarak; 1939 yılına ait Rüzgar Gibi Geçti (Gone with the Wind) ve Oz Büyücüsü (The Wizard Of Oz) isimli filmler bilinir. Fakat, ilk renkli film 1918 tarihinde yapılmış Cupid Angling isimli sessiz film olarak kabul edilir.

Türkiye Sinema Tarihi ise,  14 Kasım 1914 yılında Asteğmen Fuat Uzkınay tarafından çekilen ve günümüze herhangi bir kopyasının ulaşmadığı Ayastefanos Abıdesinin (Yeşilköy’de bulunan Rus abıdesi) yıkılışını gösteren filmle başlar.