Kalem Ne Zaman İcat Edilmiştir?

Günlük yaşantımızda en çok kullandığımız eşyalardan biri şüphesiz ki kalemlerdir. Okulda, işte, evde kısaca hayatımızın her alanında mutlaka kalemlere ihtiyaç duyarız. Peki kullanımı bu kadar yaygın olan kalemler hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz? Bu yazımda kalem ne zaman icat edildi sorusunu cevaplandırıp sizlere kalemin tarihçesi hakkında bilgi vermek istiyorum.

Faber Castell 1221 HB Dereceli Kurşun Kalem 12'li Paket | Avansas

Kalemin Tarihçesi

Kalem, yazıdan daha önce icat edilmiştir. Şaşırdığınızın farkındayım ben de bu bilgiyi ilk duyuşumda şaşırmıştım. Fakat birazcık düşününce bunun çok da şaşırılacak bir durum olmadığını anlayacaksınız. İnsanlar henüz yazı yazamıyorken kalemleri kullanıyorlardı çünkü yazı olmasa da iletişimin bir şekilde devam etmesi gerekiyordu. Atalarımız düşüncelerini, duygularını işaret parmakları vasıtasıyla duvarlara resimler çizerek anlatmaya çalışmışlardır. Daha sonra işaret parmağının yerini sivri sopa ve taşlar almıştır. Sopalardan sonra kamış fırça vb. nesneler bu amaç doğrultusunda kullanılmıştır. Ardından fildişi kalemler icat edilmiş ve kalemin günümüze kadar uzanan serüveni başlamıştır.
Kaynaklara göre 1565 yılında İngiltere’de kaleme dair ilk taslaklara rastlanmıştır. Koyun işaretlemek için kullanıldığı düşünülen bu kalem taslakları, grafit kullanılarak elde edilmişti. Bunların dışında Antik Mısır ve Roma’nın da kalem ya da kaleme benzer nesneler kullandığı bilinmektedir.

Kalem Ne Zaman İcat Edildi?

Yazının başında da dediğim gibi tarihte kaleme benzer, kalemle aynı görevi görmesi amacıyla birçok ürün kullanılmıştır. Fakat modern kalem 1795 yılında icat edilmiştir. Fransız ressam Nicholas Jacques Conte ve Avusturyalı mimar Josef Hardtmuth günümüzde bilinen kalemi icat etmişlerdir. Nicholas, insanların yazı yazmak ya da çizim yapmak için çok zorluk çektiğini fark etmiş ardından insan hayatını kolaylaştıracak bir ürün üretme girişimine başlamıştır. O dönem Napolyon’un ordusunda subay olarak görev yapan Nicholas, kil ile toz grafiti karıştırıp fırına atmış bu işlem sonucunda da kalemi keşfetmiştir.

Kalem Markaları

Kalem Nasıl Yapılır?

Kalemin tarihçesi hakkında yeterince bilgi verdiğimi düşünüyorum. Şimdi biraz da kalemin yapım aşamalarından bahsetmek istiyorum.
Dolma kalem, kurşun kalem, tükenmez kalem gibi birçok kalem çeşidi vardır. Ben kurşun kalem nasıl yapılır sorusunu cevaplandıracağım.
•Kurşun kalemin ana malzemesi grafittir. Grafitin toz olması gerekir. İlk olarak grafit toz haline getirilir.
•Balmumu, kil vb. kimyasal maddeler ile toz grafit karıştırılır ardından üzerine de su eklenerek macun kıvamında bir karışım elde edilir.
•Bu macun, ince uzun bir ip gibi olması için dar bir delikten sıkılarak çıkarılır. İp halinde grafit macunu kalem boyutunda kesilip kurutulur.
•Kalem yapımında genelde sedir ağacı kullanılır. Sedir ağacından kalem uzunluğunda parçalar kesilir ve bir takım işlemlerden geçirilir. Ardından kalem ucu diye tabir ettiğimiz kurumuş grafit macununun, bu suntaların içine konulması için delik açılır.
•Sedir ağacından elde edilen suntaların üzerine zamk çekilir. Bu işlemden sonra bir makine yardımıyla grafit çubuk ahşabın içine yerleştirilir.
•Zamklanmamış ve üzerinde olukları bulunan diğer suntalar, içinde grafit çubuk bulunan zamklı suntalarla birleştirilip preslenir.
•En son işlem olarak eğer suntalar kalem boyutundan büyükse bir makine suntaları olması gereken boyutta keser ardından da kalemlere altıgen desenini verir. Başka bir makine de kalemleri istenen renge göre boyar.

Bilgisayar Nedir ve Mucidi Kimdir?

Tarihteki icat edilen ilk bilgisayarın abaküs olduğu veya 1622 senesinde William Oughtred’in icat ettiği söylenebilir. Ancak günümüz bilgisayarlarına benzeyen ilk örnek Fark Makinesini, İngiliz matematikçi olan Charles Babbage tarafından 1833-1871 seneleri arasında tasarlayarak çalıştırmayı başarmıştır.

İlk bilgisayar 1833-1871 seneleri arasında Charies Babbage tarafından üretilmiştir. Charles Babbage ürettiği bu prototipi 1870 senesine kadar geliştirilmiştir. Mucit Charles Babbage sayıları ekleyip çıkararak işlem yapan Difference Engine üretmiştir. Üretmiş olduğu bu fark makinesini birleştirmek yerine çok daha geliştirme hedefiyle bilgisayarı üretmiştir. Charies Babbage’in üretmiş olduğu bu cihaz toplama-çıkarma vb. basit işlemleri gerçekleştiren bir bilgisayardı. Günümüz bilgisayarlarının ilk üretimine bakıldığındaysa ilk dijital bilgisayarlar 1945 yılında üretilmiştir. Böylece bilgisayarlar tarihte büyük bir yol kat ederek günümüze kadar gelmeyi başarmıştır.

Bilgisayar ve Laptop Alırken Dikkat Edilmesi Gerekenler

Bilgisayar Nedir Çok hızlı işlem yapma özelliğine sahip, büyük bilgileri çok küçük alanlarda saklayabilen ve istendiğinde bu bilgilere çok kısa zamanda ulaşabilen, elektrikle çalışan elektronik bir cihazdır. Program çalıştırmaya yarayan bir makine de denilebilir. Bilgisayarlar ayrı işlevleri olan bir çok parçadan meydana gelmiştir ve bu parçaları yönetmek bilgisayarda bulunan özel programlar vasıtasıyla gerçekleşir. Bu programlara “İşletim Sistemi” adı verilir.

Bilgisayar Kaç Bölüme Ayrılır?

Anlaşılacağı üzere, bilgisayar ve işletim sistemi ayrılmaz bir bütündür. Bu sebepten biz bilgisayarları iki bölümden inceliyoruz; Bilgisayardaki elektronik parçaların tamamına “Donanım”, bilgisayarda kullanılan programların tamamına da “Yazılım” diyoruz.

Bilgasayarlar Kaç Temel Birimden Oluşur?

Bilgisayarlar “Temel Birimler” adı verdiğimiz 4 ana sistemden oluşur.

Temel Birimler

  1. Sistem Birimi (Kasa)
  2. Monitör (Ekran)
  3. Klavye
  4. Mouse (Fare)

Bilgisayar Donanımı Kaç Bölümden Oluşur?

Bilgisayar donanımı, iç ve dış olmak üzere iki bölümde inceleniyor. İç donanım temel birim olan sistem biriminin (kasa) içerisinde yerleşik bulunan parçaların (ekran kartı, işlemci, ram vb.) tamamıdır. Dış donanım ise, dış ortamda bulunan (yazıcı, monitör, klavye vb.) parçalara denir. İsterseniz iç ve dış donanım parçalarını tek tek ele alalım ve ne işe yaradıklarını anlatalım:

İç Donanımlar

Mainboard (Bilgisayar Anakartı)

Bilgisayara bağlı bütün parçaların yönetimi, bilgi alış verişinin yapılmasını sağlayan donanım aracıdır. Bütün araçlar direk veya dolaylı (kablo) olarak bu donanım aracına bağlıdır.

CPU (Bilgisayar İşlemcisi)

Bir zaman biriminde yapabileceği güçtür. (Örnek; P4 1800 denilen işlemci saniyede bir milyar sekiz yüz milyon işlem yapabildiğini gösterir. İşlemcilerin ömrü milyon saat olarak ifade edilir.1 milyon saat, 114 yıl olduğuna göre işlemciyi epey kullanacaksınız demektir. Fakat gerçek hep böyle değildir. İçinde bilgi tutan ve transfer işlemi yapan transistör devreleri su molekülünden ince olan işlemciye kazara girebilecek bir toz zerresi, bir sokağa yandaki 10 katlı binanın çökmesi gibi bir enkaz yaratacağı için işlemci biraz erken ölebilir.

Ram (Ön Bellek)

Bilgisayarın veya bir programın çalışması esnasında görev alan işlemci bu işlemler için gerekli bilgileri ve işlemi yaparken bulduğu sonuçları bir kenarda tutmak zorundadır. Bu geçici kayıt ortamına bilgisayarın hafızası denir. Dolayısıyla bir bilgisayardaki hafıza ile bilgisayarın hızlı çalışması doğru orantılıdır. Günümüzde kullanılan RAM kapasiteleri 64-128-256-512-1024 Mb olarak bulunur.

Harddisk (Kapasite)

İşlemcinin Not defteridir. Bilgisayarlar da yapılan işlemlerde kayıtlı olarak kalınması istenilen bilginin saklanabildiği ortamdır. Dolayısıyla kapasite ne kadar fazla olursa saklanabilecek bilgi de o kadar fazla olacaktır.

VGA (Bilgisayar Ekran Kartı)

Bilgisayarda yapılan işlemlerin monitör vasıtası ile görüntülenmesini sağlayan donanım aracıdır.

Bilgisayar Diğer İç Donanımları

Bu iç donanım aygıtları bilgisayarımızın çalışmasını engellemeyecek, yardımcı araç ve özel amaçlı kullanım parçalarıdır.

Sound Card (Ses Kartı)

Sevdiğiniz bir sanatçının Cd’si mi var? veya güzel bir film mi buldunuz arkadaşınızdan? ve tabi bilgisayarınıza cd’yi yerleştirdiniz ve uygun program ile cd’nizi çalıştırdınız. Olay bu noktadan sonra başlıyor. Bilgisayarın işlemcisi, Cd-Rom okuyucu tarafından okunan 1/0 parametrelerini işlemci üzerinde değerlendirip anakart üzerinden ses kartına ses birimi olarak gönderir. Ses kartına bağlı olan hoparlörlerimizden ses çıkışını almış oluruz. Kısacası ses kartımız ses dosyalarının hoparlörümüzden çıkmasını sağlar.

Floppy Disk (Bilgisayar Disket Sürücüsü)

Bilgisayarların icadıyla birlikte geliştirilmiştir. Amacı ise çok basittir. Bilgisayarımızda sakladığımız verilerin yedeklenmesi veya başka bir bilgisayara veri aktarmak için kullandığımız sürücü araçlarıdır. Disket sürücüleri için günümüzde 3,5”lik 1.44 mb (megabyte) kapasitesinde disketler bulunur. Transfer işlemleri veya yedekleme bu disketler ile gerçekleştirilir. Anlaşılacağı üzere disket sürücülerinin hem bilgiyi okuma hem de yazma özelliği vardır.

Cd-Rom (Cd Sürücüsü)

Günümüzde sanatçılarımızın çıkardığı albümleri daha dayanıklı ve kaliteli müzik dinlemek amacı ile kasetleren cd’lere geçiş yaptıklarını hepimiz biliyoruz. Bu biraz da teknolojiye ayak uydurmak zorunda olduklarından kaynaklanıyor. Çünkü artık herkesin evinde veya iş yerinde Cd çalarlı müzik seti, VCD, veya bilgisayar var. Elinizde böyle bir cd varsa yapmanız gereken cd’yi bilgisayarınızdaki cd-rom’a yerleştirip uygun programı çalıştırmak. Cd-Rom’ların kullanım amacı Cd’ler içindeki bilgiyi okumaktır. Okumaktır diyoruz, çünkü cd’ler üzerine Cd-rom ile bilgi yazmak mümkün değildir

Cd-Rw (Bilgisiyar Cd Yazıcı)

Günümüz teknolojisi donanım olarak ilerledikçe yazılım olarak da hızla ilerlemiş ve yeni programların data (veri) dosyalarının kapasiteleri de büyümüştür. Dolayısı ile insanoğlu büyük kapasitedeki dosyalarını disketlere sığdıramaz hale gelmiştir. Yeni arayışlarla boş cd’lere bilgi yazma ihtiyacı Cd-Rw’lerle giderilmiştir. Bir kıyaslama yapmamız gerekirse;

Bir Disketin kapasitesi 1.44 mb (megabyte) demiştik. Bir Cd’nin kapasitesi ise 486 katı daha fazla bilgi alabilmektedir. 650-700 Mb. (Megabyte). Disketler defterlere, Cd’ler kitaplara benzetilir. Defterinize hem yazı yazar, aynı zamanda yazdıklarınızı okuyabilirisiniz. Ancak Kitaplara yazı yazamazsınız, yapabileceğiniz tek şey okumaktır.

Tv Kartı

Adından da anlaşılacağı üzere, bilgisayarımızdan televizyon seyretme imkanı sağlayan donanım aracıdır. Tv kartının normal televizyonların kullanımından bir çok avantajı vardır. Bu avantajlardan biri, sevdiğiniz veya seyretmeyi çok isteyip seyretme zamanı bulamadığınız bir programın bilgisayara kaydetme imkanıdır. Bu şekilde kayıt ettiğiniz bir programı istediğiniz bir zamanda tekrar seyredebilirsiniz. Bir başka avantajı ise bazı şifreli programları özel programlar vasıtasıyla izleme imkanıdır.

Fax Modem

Günümüz koşullarında internet kullanmayan kullanıcı hemen hemen kalmamıştır. Evet, internet bağlantısı yapmak istiyorsanız bilgisayarınızda fax modem denilen donanım aracına ihtiyacınız var demektir. İnternetin kullanımı hakkında detaylı bilgiyi yazılımlar bölümünde anlatacağız.

Ethernet Kartı

Birden fazla bilgisayar kullanan ticarethaneler bir bilgisayarı yönetici(ana bilgisayar) olarak kullanıp, diğer bilgisayarları eleman (terminal) olarak kullanırlar. Böylelikle bilgilerin tek bir bilgisayarda birikmesini veya internete bağlanılıyorsa bir telefon hattını kullanarak bir çok bilgisayardan aynı anda internete girme olanağı sağlanmış olunur. Zaten internet cafelerinin de çalışma mantığı bu şekildedir. İşte bu anlattığımız bilgisayarlar arası bağlantıyı sağlayan donanım aygıtına “Ethernet kartı” denir. Tabi iki makineden daha fazla bağlantı yapılacaksa ‘hub’ dediğimiz ve dış donanımlarda inceleyeceğimiz donanım aracının (dağıtıcı) da olması gerekir.

Bitcoin nedir?

Bitcoin nedir? Bitcoin ile ilgili bilgiler

Bitcoin nedir?

Bitcoin 2009 yılında Satoshi Nakamoto tarafından deneysel olarak başlatılmış, herhangi bir merkez bankası, resmi kuruluş, vs. ile ilişiği olmayan, ancak ülkelerin para birimleriyle alınıp satılabilen, herhangi bir üçüncü parti hizmetine aracı kurumuna gerek kalmadan transferi yapılabilen bir tür dijital para birimidir. Küresel piyasalarda, Dolar ve Euro’ya alternatif olarak lanse edilen Bitcoin’in sembolü ฿, kısaltma ise BTC‘dir.

22 Temmuz 2013 tarihi itibariyle dolaşımdaki Bitcoin’lerin toplam değeri 1.2 milyar dolar seviyesindeyken 4 Haziran 2014 tarihi itibariyle bu değer 8.2 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır.

Bitcoin nasıl üretilir?

Bitcoin üretim aşaması için mining yani madencilik tabiri kullanılıyor. Aslında madencilik denilen şeyi, bilgisayarınıza oynattığınız bir şans oyunu ya da rakamlardan oluşan bir saman yığınında, yine rakamlardan oluşan bir iğne aratmak gibi düşünebilirsiniz. Burada her bir yaptığınız arama hamlesini de işlemci gücünüzle doğru orantılı olduğunu varsayın. Bu durumda bu işe ne kadar çok işlemci gücü yatırırsanız, saman yığınında bir iğne bulma olasılığınız o kadar artacaktır.

Bitcoin nasıl kullanılıyor?

Bitcoin için öncelikle sanal cüzdan oluşturmak gerekiyor. Bu sanal cüzdanınızı cep telefonunuzda, bilgisayarınızda oluşturabileceğiniz gibi internet üzerinde bulunan web servislerinden de yararlanabilirsiniz. Kişi başına cüzdan sınırı bulunmuyor. Dilediğiniz kadar cüzdan oluşturabilirsiniz. Üstelik oluşturacağınız cüzdan için özel bilgilerinizi vermenize de gerek yok. Oluşturacağınız bu sanal cüzdan ile para alabilir, para gönderebilir hatta alışveriş bile yapabilirsiniz.

Bitcoin sisteminde yapılan ödemelerin doğrulanması için açık anahtarlı şifreleme (asimetrik şifreleme), noktadan-noktaya ağ bağlantısı ve proof-of-work gibi teknolojiler kullanılıyor. Bitcoinler ödemeyi yapan adresten alıcı adrese şifrelenmiş olarak imzalanarak gönderilir. Her işlemin ağa duyurulumu yapılır ve blok zincirinde yerini alır. Böylece eklenen bitcoinler birden fazla kere kullanılamaz. Bitcoin bu teknolojileri kullanarak, herkesin kullanabileceği hızlı ve son derece güvenilir bir ödeme ağı sağlamaktadır.

Bitcoin güvenli mi?

Bitcoin belli başlı protokollere tabidir. Bu protokoller çerçevesince yaptığınız her işlem şifrelenir. Aynı zamanda Bitcoin yapı itibariyle sağlam bir işlem kayıt hafızasına sahiptir. Cüzdanınızın şifresini çaldırmanız ya da bilgisayarınızın hacklenmesi gibi kullanıcı hatası ya da dikkatsizliği sonucu oluşan durumlar dışında sistemin güvenlik sorunu bulunmamaktadır. Bu durum cüzdanınızı ya da kredi kartınızı kaybetmekten ya da çaldırmaktan farksızdır. Bitcoin kriptosu gereği aynı paranın iki kez harcanması mümkün değildir. Paranın size ait olduğunu ve daha öncesinde başka birisine gönderilmediği, işlem öncesinde sistem tarafından teyit edilir. Bu nedenle kontrolsüz bir şekilde, hileli yollarla Bitcoin yaratıp satmak mümkün değildir.

Bitcoin kullanmanın avantajları

  • Enflasyona sebebiyet veren etkilerden biri de tedavüldeki reel para arzlarındaki artıştır. Tedavüldeki para arzının artması doğru orantılı olarak enflasyonu da arttırır. Ancak bu sistem Bitcoin için geçerli değildir. Çünkü Bitcoin sistemi, sonu olan bir sistemdir. Teknik tasarımı itibariyle maksimum 21 milyon adet Bitcoin üretilebilir. Dolayısıyla Bitcoin’in enflasyon riski çok düşüktür.
  • Reel para birimlerinin çöküşü, hükümetlere bağlı yaşanan hiperenflasyonlardan kaynaklanır. Bitcoin sistemi de herhangi bir hükümete bağlı olmadığı için, çökme riski oldukça düşüktür.
  • Kredi kartı veya PayPal gibi ödeme sistemlerinin kullanıldığı klasik online işlemlerde satıcı tarafından bakılırsa; alıcının parasını geri talep etmesi durumunda 3. şahıs servislerini kullanmak gerekiyor. Bu aşamada güvenlik tehlikeye girebiyor ve olay karmaşık bir hale dönüşebiliyor. Bitcoin’de ise geri talep etme gibi bir sistem olmadığı için bu tarz bir güvenlik sorunu da haliyle yaşanmıyor.
  • Milyarlarca dolar değerindeki bitcoin’lerinizi küçük bir hafıza kartında bile taşıyabilirsiniz. Bunu nakit para ile ya da başka bir sistem ile yapmak neredeyse imkânsız.
  • Bitcoin sisteminizdeki mali kaynağınızın ne kadar olduğu ya da hesabınız hakkındaki diğer bilgiler, hükümetler de dahil olmak üzere hiçkimse tarafından bilinemez ve takip edilemez.

Bitcoin kullanmanın dezavantajları

  • İzinin sürülemez olması, suçların rahat rahat işlenebilmesi anlamına geliyor. Uyuşturucu gibi yasal olmayan maddelerin satılması tarzı durumlar için bitcoin teknolojisi oldukça uygun bir ortam hazırlıyor.
  • Bitcoin sisteminde kaybettiğiniz bitcoinleri, ya da ele geçirilen bitcoin cüzdanınızı geri almak için kullanabileceğiniz bir mekanizma yok. Bunun önüne geçebilmek için izleyebileceğiniz en iyi yöntem, Bitcoinlerinizi internet bağlantısı olmayan harddisk’lerde saklamak olacaktır.
  • Taşıdığı risklerden dolayı Bitcoinlerinizi bir ürün satın alır gibi alamıyorsunuz. Bitcoin satın almak veya bitcoinleriniz satmak için birçok servis bulunuyor ancak bunu gerçekleştirmek o kadar da kolay değil. Her geçen gün geliştirilmesine rağmen (Bitcoin ATM’leri açılmaya başlandı), işler reel para birimlerinde olduğu kadar kolay ilerlemiyor.
  • Ödeme sistemi olarak Bitcoin sisteminin de kullanıldığı çok fazla yer yok. Her ne kadar gelişim aşamasında olsa da, şu anda bitcoin genellikle yatırım amaçlı kullanılıyor.

Güncel bitcoin değeri nedir?

Kripto para piyasalarının en yüksek hacimli birimi Bitcoin, 61,683.86 dolarlık yeni zirveden, 53,000 dolara kadar sert düştükten sonra, piyasalara gelen alımlarla yeniden yükselerek 59,000 doların üzerine kadar çıktı ve bu düzeylerde hareket ediyor.

Dünyadaki İlk Film

Dünyanın ilk sinema filmi, Fransız Lumiere Kardeşler tarafından çekilmiştir diye kabul edilir.

lumiere brothers, sinema tarihi, ilk sinema filmi, dünyanın ilk sinema filmi

İlk sinema filmi tren istasyonlarıyla ilgili bir belgesel filmiydi. Belgeselin ilk gösterimi Garden Cafe isimli bir yerde, 33 kişiden oluşan bir izleyici topluluğuna 28 Aralık 1895 yılında yapıldı. Bu gösterim sırasında 17 kısa film daha gösterilmiştir. “Fabrikadan Çıkan İşçiler” yine bu kısa filmlerden biriydi. Bu yeni icadı izleyenlerin çoğu, Lumiere Kardeşlerin yaptığının bir sihir olduğunu düşünüyordu. Efsaneye göre filmi izleyenler, trenin ekrana doğru geldiği sahnede çığlıklar atıp salondan kaçmaya çalışmışlar.

 

Bioskop’un mucitleri Max ve Emile Skladanowsky, gösterimden bir ay önce (1 Kasım 1895) para ödeyen bir topluluğa hareketli görüntü sunumu yaptıkları halde, sinema tarihçileri Lumiére kardeşlerin Grand Café’deki sunumlarını sinemanın gerçek doğuşu olarak kabul ederler. Çünkü Skladanowsky kardeşlerin çift sistemli film yansıtıcıları oldukça kullanışsızdır ve yerini kısa sürede sinematografa bırakmıştır.

İlk senaryolu gerçek film ise 1902 yılında Georges Méliès tarafından çekildi. Le Voyage Dans La Lune ( Aya Yolculuk) adlı film, Ay’a seyahat etmek isteyen bir grubun hikayesini anlatır ve tarihin ilk sinema örneği olarak kabul edilir.

19. yüzyıla kadar hareketli resimler tamamen görsel bir sanat olmasına karşın ilk sessiz filmler kamu tarafından beğenildi. 20. yüzyılın başında filmler öyküsel bir yapı geliştirmeye ve kamera hareketleri filmin hikayesini daha etkili kılacak şekilde uygulanmaya başladı. Filmler sessiz olduğundan, salon sahipleri filmdeki hikâyenin geçiş şekline göre müzik üretecek bir piyanist veya orkestra kiralamaya başladılar. 1920’lerin başlarında çoğu film için bu amaçla hazır müzik listeleri oluşturuldu.

İlk renkli film olarak; 1939 yılına ait Rüzgar Gibi Geçti (Gone with the Wind) ve Oz Büyücüsü (The Wizard Of Oz) isimli filmler bilinir. Fakat, ilk renkli film 1918 tarihinde yapılmış Cupid Angling isimli sessiz film olarak kabul edilir.

Türkiye Sinema Tarihi ise,  14 Kasım 1914 yılında Asteğmen Fuat Uzkınay tarafından çekilen ve günümüze herhangi bir kopyasının ulaşmadığı Ayastefanos Abıdesinin (Yeşilköy’de bulunan Rus abıdesi) yıkılışını gösteren filmle başlar.

 

İnternet Tarihindeki İlk Blog Sayfası.

Yıl 1994: İlk Blog Yazısı ile Tanıştık!:

Tbt’nin hakkını verecek bir konudan bahsedeceğiz: Blog yazıları. Bundan 14 sene öncesine gidiyoruz ve ilk blog ile tanışıyoruz. Sıkı tutunun!

 

1994 yılında bir üniversite öğrencisinin aklına gelen fikri uygulaması ile ortaya çıkan bloglar bugün sadece şahıslar için değil, markalar için de büyük öneme sahip. Ama onlar için ne kadar önemli ve başarısı defalarca kanıtlanmış bir dijital pazarlama aracı olduğuna değinmeden önce bu kanalı bize açmış olan Justin Hall ile hikayeye başlayalım.

 

Swarthmore Collage Günlüğü

 

Justin Hall, 1994 yılında ilk blog yazısını yayınladı. Links.net üzerinden yayınlamaya başladığı yazılarda ise öğrencisi olduğu Swarthmore Collage’daki okul hayatından bahsediyordu. Bu platformda yalnızca yazılarını paylaşmakla kalmıyor, aynı zamanda internette rastlamış olduğu ve beğendiği web sitelerinden de alıntılar yapıyordu. Justin’den sonra başka birçok insan kişisel hayatlarını paylaştığı bloglar açmaya başladı. Hepsi kişisel içeriklere sahip olan bu sayfalar bir bakıma “günlük” görevi görüyordu demek yanlış olmaz. Ancak ilk kez 1997 yıılında Jorn Barger sayesinde “Weblog” terimi dijital dünyada yeni bir şeyin varlığını tam olarak tanımlamaya olanak tanıdı.

 

Kişisellikten Kurumsallığa Doğru

 

Anlaşıldığı gibi bloglar kişisel birer girişim olarak ortaya çıktı. Bu platformların tanınması ve kullanılmaya başlanması önce bireyler tarafından gerçekleştirildi. Ancak bireysel olan her başarılı gibi kurumsal bir çizginin de dokunuşlarını görmek mümkün olmaya başladı. İnsanların tek tek kişileri takip edebiliyor olması markaların ve kurumların da dikkatini çekmeye başladı. Özellikle yazdıklarını ve paylaştıklarını devamlı takip ettirebilen ve Influencer çatısı altında var olan Bloggerlar ile birlikte çeşitli blog stratejileri de oluşmaya başladı. Peki, markalar için gerçekten blogların önemi nedir?

 

Bloglar Size Ne Kazandırır?

 

Bu sorunun pek çok cevabı var ama en çarpıcı rakamla cevaplayalım; Tech Client’in istatistiklerine göre blog sahibi olan markaların Google’da üst sıralarda yer alma ihtimali, blogu olmayan markalara göre %434 daha fazla. Bu makro olasılık farkının bir diğer sebebi de insanların bloglara güven duyuyor olması. Blog sayesinde içerik pazarlaması yaparken çok daha geniş çapta bir alan kazanmış olmanız markanızın hedef kitlesine, onların sorunları ve ilgi alanlarına yönelmenize olanak sağlar. Ayrıca rakiplerinizden sizi ayıran nitelikler için de adeta bir vitrin görevi görür.

 

Blogların dijital kazanımları da marka için oldukça yüksek oranda. Çünkü Google’ın üst sıralarında yer almak demek bugünkü internet kullanıcı alışkanlıklarını da uyum sağlamak demek. Bugün kullanıcıların %75’i Google aramalarında sayfanın aşağılarına kadar inmiyor. Üst sıralardaki linklerden fazlasına göz atma gereği duymuyor. İyi bir SEO çalışması, doğru anahtar kelime planması ve hedefleme gibi konulardaki stratejilerinizi blog ile desteklemek sizi Google ve diğer arama motorlarında üst sıralara taşır ve bu sayede web sitenize daha çok trafik çekmek mümkün olur.

 

Bloglar, markaların sosyal medya hesaplarındaki içerik planlamalarına da entegre olabilir. Çok daha ciddi ve açıklayıcı uzun metinlere sosyal medyada yer verilemiyor. Mecraların dinamiği ve kullanıcı alışkanlıkları sosyal medyada uzun metinler paylaşılmasına izin vermiyor. Ancak kısacık metinlerle hedef kitlesini her şeyi detaylıca açıkladığınız blog yazılarına yönlendirebilirsiniz. Bu sayede hem sosyal medyanın kısıtlı içerikleri ile sınırlı kalmaz hem marka, ürün ya da hizmetlerinizi kapsamlıca açıklar hem de web sitenize trafik sağlarsınız. Aslında blogların sağladığı faydalar bunlarla da sınırlı değil. Daha pek çok fayda sağlayacağınız bloglar yeni yıla girerken artık dijital pazarlama stratejilerinizde iyi bir rol oynamalı. Ne de olsa 1994 yılında bireysel paylaşımlar ile açılmış olan bu kanalın şimdi en büyük markalarda bile kullanılıyor olmasının bir sebebi var.